Ayakkabı Dükkanı
Bir zamanlar, küçük bir kasabada güzel bir ayakkabı dükkanı varmış. Bu dükkanın sahibi, usta bir zanaatkar olan yaşlı bir adammış. Her sabah dükkanını açar, rengarenk ve farklı tasarımlardaki ayakkabıları sergilemek için özenle düzenlermiş. Dükkan, yerel halk arasında çok popülermiş çünkü her yaştan insana uygun ayakkabılar bulmak mümkünmüş.
Bir gün, dükkanın sahibi dükkanını açtığında, ayakkabılarında bir tuhaflık hissetmiş. Gece boyunca bir şeylerin olduğuna inanıyormuş çünkü ayakkabılardan bazıları yerinde durmamış ve sanki yer değiştirmiş. Merakla incelemeye başladığında, ayakkabılar arasında bir hareket fark etmiş. O an, şaşkınlıkla gözlerine inanamamış! Ayakkabılar, birbirleriyle konuşuyorlarmış!
Bir çift kırmızı ayakkabı, diğerlerine şöyle demiş: “Bu dükkanın en güzel ayakkabılarıyız! Hiç kimse bizi seçmeyecek mi?” Diğerleri de onlara katılmış ve birbirleriyle kıyaslamaya başlamış. Her biri kendini diğerlerinden daha güzel, daha rahat veya daha şık olarak tanıtıyormuş.
Yaşlı adam, bu durum karşısında çok şaşırmış ama aynı zamanda gülümsemiş. “Demek ki sizler, sadece ayakkabılardan ibaret değilsiniz. İçinde bir ruh taşıyorsunuz!” diye düşünmüş. Merakını gidermek için, bir gün ayakkabılara sormaya karar vermiş.
Ertesi gün, dükkanını açtığında, ayakkabılara yaklaşmış ve onlara neden bu kadar çok konuştuklarını sormuş. Kırmızı ayakkabı cevap vermiş: “Biz burada, sevilmeyi ve giyilmeyi bekliyoruz. Ama çok uzun zamandır kimse bizi almadı.”
O anda yaşlı adam, bu ayakkabıların yalnız ve terkedilmiş hissettiğini anlamış. Onlara yardım etmeye karar vermiş. “Bundan sonra sizleri daha çok öne çıkaracağım,” demiş. “Her birinizin özel bir hikayesi var. Gelin, bu hikayeleri kasaba halkına anlatalım.”
Böylece yaşlı adam, dükkanında özel bir gün düzenlemeye karar vermiş. Dükkanın kapılarını açtığında, kasaba halkını davet etmiş ve her bir ayakkabının hikayesini anlatmaya başlamış. Kırmızı ayakkabının hikayesini anlattığında, herkesin ilgisini çekmiş. Diğer ayakkabılar da sırayla hikayelerini paylaşmış. Her biri, kasaba halkına giyildiklerinde neler yapabileceklerini, hangi maceralara atılabileceklerini anlatmış.
Kasaba halkı, ayakkabıların hikayelerini dinlerken çok eğlenmiş. Fark ettikleri şey, ayakkabıların sadece birer nesne değil, hayal gücüyle dolu ve maceraya atılmayı bekleyen arkadaşlar olduklarıymış. Gün sonunda, birçok kişi dükkanı ziyaret etmiş ve en sevdikleri ayakkabıları seçip almışlar.
O günden sonra, ayakkabı dükkanı her zaman kalabalık olurmuş. Dükkanın sahibi, ayakkabılarla kurduğu dostluk sayesinde her birinin hikayesini anlatmaya devam etmiş. Ayakkabılar, artık sadece raflarda beklemeyen, sahipleriyle birlikte maceralara atılan dostlar haline gelmiş.
Ve kasabanın insanları, her giydiklerinde, ayakkabılarının hikayelerini ve onların da hissettiklerini unutmamaya özen göstermiş.
Son.
Bu Masalı Paylaşın: