Dört Kardeş
Bir zamanlar, uzak bir köyde dört kardeş yaşardı. Bu kardeşlerin adı Ali, Zeynep, Hasan ve Elif’ti. Her biri birbirinden farklıydı ama her zaman birlikte vakit geçirir, oyun oynar ve mutlu bir şekilde yaşarlardı. Ancak bir gün, köyde büyük bir kargaşa çıktı. Kardeşlerin yaşadığı köyde, kıtlık başlamıştı. Herkes gıda bulmakta zorlanıyordu.
Kardeşler, bu durumu değiştirmek için bir çözüm bulmaya karar verdiler. Ali, cesur ve maceraperestti; Zeynep, akıllı ve düşünceliydi; Hasan, yardımseverdi; Elif ise neşeli ve pozitif biriydi. Birlikte, köylerini kurtarmak için bir yolculuğa çıkmaya karar verdiler.
Kardeşler, köyün dışındaki ormana gitmeye başladılar. Ormanın derinliklerinde, büyülü bir gölün olduğunu duymuşlardı. Efsaneye göre, bu gölde sihirli bir su vardı ve bu su, içenlere bereket getirecekti. Ama oraya ulaşmak hiç de kolay olmayacaktı. Yolda birçok zorlukla karşılaşacaklardı.
İlk olarak, bir nehirle karşılaştılar. Nehir, çok derin ve akıntılıydı. Ali, cesaretle suya atladı ama akıntı onu sürüklemeye başladı. Zeynep hemen bir plan yaptı ve bir dal parçasını suya attı. Ali, dal parçasına tutunarak nehrin karşısına geçti. “Beni kurtardığınız için teşekkür ederim!” dedi.
İkinci zorluk, ormanın derinliklerinde karşılarına çıkan bir ayıydı. Ayı, onları görünce korkunç bir şekilde kükredi. Kardeşler, ne yapacaklarını bilemediler. Ancak Hasan, “Ayıya saldırmayalım. Belki de bize bir şeyler anlatmak istiyordur,” dedi. Kardeşler, ayının yanına yaklaşarak ona saygıyla selam verdiler. Ayı, onların cesaretine hayran kaldı ve onlara yol gösterdi. “Sadece iyilikle yaklaşınca gerçek dostluk kurulur,” dedi.
Son olarak, yola devam ederken, karşılarına yaşlı bir bilge çıktı. Bilge, onlara bilgi ve hikmetle dolu bir bakışla baktı. “Eğer gölün suyu sizin için bereket getirecekse, önce bir sınavdan geçmelisiniz,” dedi. “Bunun için birbirinize olan güveninizi test etmelisiniz.”
Kardeşler, bu sınavın ne olduğunu merak ederek bilgeye kulak verdiler. Bilge, her birinin gözlerini kapatmasını istedi. Her biri, sırayla diğerlerinin yanından geçerek onları birer birer kaybetmeye çalıştı. Ancak her biri, diğerlerinin hislerini ve güvenini anlamaya çalıştı.
Sonunda, hepsi birbirine sıkıca sarıldığında, bilge gülümsedi. “İşte, en büyük bereket, kardeşliğinizin gücüdür. Gerçek dostluk ve güven, en değerli hazinedir,” dedi. Kardeşler, bu dersi çok iyi anladılar ve birlikte gülerek ormana doğru devam ettiler.
Sonunda, büyülü göle ulaştılar. Gölün suyu, parıl parıl parlıyordu. Hep birlikte suya ellerini daldırdılar ve gözlerini kapatıp dilek dilediler. O an, suyun sihri etraflarını sardı. Kardeşler, köylerine geri döndüklerinde kıtlık sona ermiş, köy her zamankinden daha bereketli hale gelmişti.
Dört kardeş, birbirlerine duydukları sevgi ve güven sayesinde sadece köylerini kurtarmakla kalmadılar, aynı zamanda gerçek anlamda kardeşliğin ne demek olduğunu da öğrendiler. Onlar, bu değerli dersi hiçbir zaman unutmamak üzere yola çıktılar.
Son.
Bu Masalı Paylaşın: