Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, dağların eteklerinde küçük bir köyde Keloğlan yaşarmış. Keloğlan, köyün en saf ve iyi kalpli delikanlısıymış, ama biraz da tembelmiş. Her gün tarlaya gidip çalışmak yerine, otların üzerinde yatıp bulutları izlemeyi daha çok severmiş.

Bir gün, köydeki yaşlı bir dede Keloğlan’a yaklaşmış ve ona bir sır vermiş. “Evlat,” demiş, “dağların ardında, ormanın içinde bir büyülü göl var. Bu göl, sana istediğin bir dileği gerçekleştirecek kadar güçlüdür. Ama dikkat et, gölün suyundan içmek için cesaret ve kalp saflığı gerekir.”

Keloğlan, yaşlı dedenin bu sözleriyle meraklanmış ve hemen yola koyulmuş. Yolda arkadaşları ona gülüp “Sen ne bilirsin büyülü gölü! Kafanı çalıştır biraz!” diye dalga geçmişler. Ama Keloğlan onların alaylarını umursamamış, çünkü içinden bir ses bu maceranın onu beklediğini söylüyormuş.

Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, Keloğlan yol üzerinde bir tavşan görmüş. Tavşan, bir çalının dallarına sıkışmış ve kurtulmaya çalışıyormuş. Keloğlan, hemen tavşana yardım etmiş ve tavşan ona “Teşekkür ederim, Keloğlan. Yardımseverliğini unutmayacağım,” demiş.

Biraz daha ilerledikten sonra, Keloğlan bir kuşun yaralı olduğunu fark etmiş. Kuş, uçamıyor ve çaresizce yere düşüyormuş. Keloğlan kuşu nazikçe kucağına almış, onun için bir su birikintisinden su getirmiş ve kuşun yarasını temizlemiş. Kuş, minnetle kanat çırparak ona “Senin gibi iyi kalpli biri için gölün kapıları her zaman açık olacak,” demiş.

Sonunda Keloğlan, ormanın içindeki büyülü göle ulaşmış. Göl, parlak bir ışıkla parlıyormuş, suyu saf ve berrakmış. Keloğlan, gölün kenarına oturmuş ve suya bakarak dileğini dilemiş. “Göl,” demiş, “ben köyümdeki herkesi mutlu etmek ve bolluk içinde yaşamak istiyorum.”

Tam o sırada, gölün suyu dalgalanmış ve birdenbire Keloğlan’ın önünde sihirli bir görüntü belirmiş. Tavşan ve kuş, gölün üzerinde dans eder gibi süzülmeye başlamış. Gölün sesi yankılanmış: “Saf kalpli Keloğlan, senin dileğin kabul oldu, çünkü yardımseverliğin ve doğayla uyumun büyülü gölün gerçek sırrını açığa çıkardı.”

Keloğlan köyüne geri döndüğünde, köylüler onun yanında altınlarla, yiyeceklerle dolu bir çuvalla dönmesine şaşırmışlar. Ancak Keloğlan, köydeki hiçbir şeyi kendine saklamamış, herkesle paylaşmış. O günden sonra, köy halkı bolluk ve huzur içinde yaşamaya başlamış ve Keloğlan, herkesin gözünde sadece saf bir delikanlı değil, köyün kahramanı olmuş.

Son.

Bu Masalı Paylaşın: