Bir zamanlar, büyük ve eski bir ormanda, kurnazlığıyla bilinen bir tilki yaşarmış. Bu tilkinin adı Kızıl’mış. Kızıl, her gün ormanın derinliklerinde dolaşır, gizemli yerleri keşfetmeyi çok severmiş. Ancak bir gün, ormanın en eski ağacının etrafında dönen garip bir ışık görmüş. Merakına yenik düşen Kızıl, ışığı takip etmeye başlamış.

Ağacın altına vardığında, dallarından altın renginde bir yaprak düşmüş. Yaprak o kadar parlakmış ki göz kamaştırıyormuş. Kızıl yaprağı alıp incelemiş ve içinden bir ses duymuş: “Bu altın yaprak, sadece doğru yolda olanların elinde gerçek değerini bulur.”

Kızıl, yaprağın sihirli olduğunu anlamış ama onunla ne yapması gerektiğini bilmiyormuş. O sırada karşısına yaşlı bir baykuş çıkmış. Baykuş, bilgeliğiyle ünlüymüş ve Kızıl’a şöyle demiş: “Bu yaprak, ormanın dengeyi koruyan gücüdür. Eğer onu bencilce kullanırsan, ormanın tüm bereketi yok olur. Ama onu paylaşır ve doğru kullanırsan, orman daha da güçlenir.”

Kızıl bu öğüdü duyduğunda önce düşünmüş. O çok kurnaz bir tilkiymiş ve genelde yalnız hareket eder, fırsatları kendi lehine kullanırmış. Ama baykuşun sözleri aklından çıkmamış. Yaprağın gücünü paylaşmanın daha değerli olduğunu anlamış. Hemen ormanın diğer hayvanlarını toplamış ve yaprağın sırrını onlarla paylaşmış.

Hayvanlar, Kızıl’ın bu cömertliğini görünce ona minnettar olmuşlar. Ormanın bereketi artmış, ağaçlar daha yeşil, meyveler daha bol olmuş. Kızıl ise ormanın gerçek zenginliğinin paylaşmak olduğunu öğrenmiş ve bundan sonra herkese yardım eden bilge bir lider haline gelmiş.

Son.

Bu Masalı Paylaşın: